04.11.2023 - 25.11.2023

En Tuhaf Maceralar

Gabrielle Reeves

Istanbul Concept Studio

Tomtom Mah. Nur-u Ziya Sk. No:27/2
34433 Beyoglu, Istanbul, TR

“Artık hiç kimseyi düşünmek derdi kalmamıştı. Şimdi, olduğu gibi görünebilir, kendi kendine olabilirdi. Şu son zamanlarda en çok gereksinme duyduğu şey de buydu - düşünmek; düşünmek bile değil, susmak, yalnız başına kalmak. O zaman tüm o abartmalı, yaldızlı, sesli varlık ve davranışlar buhar olup uçuyordu. Şimdi de örgüsünü örüyor, dimdik oturuyor ama kendini işte böyle duyumsuyordu. Tüm bağlarından koparak özgürleşen bu varlık artık en şaşılası serüvenlere hazırdı.”
-Virginia Woolf, Deniz Feneri (Çeviri: Naciye Akseki Öncül)

"En Tuhaf Maceralar", tarihsel ve çağdaş bir bağlamda çok yönlü kadın deneyimini araştırıyor. Bir seri resim ve çizim aracılığıyla kişisel ve kolektif tarihlerin birbiriyle olan bağlantılarını ortaya çıkarmayı, objektifimi Türkiye ve Wyoming’e ait yan yana gelmiş sembolik manzaraların üzerine odaklamayı hedefliyorum. Her ikisi de kimliğimi şekillendiren bu farklı coğrafyalar içerisinde yer alan oyun, aile ve mekânın kavramlarının karmaşık katmanları beni büyülüyor. Issız ve vahşi bölgeler gibi bu yerler de görünüşte sınırsız bir potansiyele sahip; ancak buralar da yine insan ruhunu baskılama gücüne sahip toplumsal normlar tarafından yönetiliyor. "En Tuhaf Maceralar"da birbirine zıt unsurlarla oynuyorum: tehlikenin cazibesi ve uyum göstermenin çekiciliği.

Bu sergide resmedilen kadınlar ayaklarının üzerinde dimdik duruyorlar. Bu kadınlar gücü ve bağımsızlığı temsil ediyorlar; beklentilerin getirdiği kısıtlamalardan sıyrılmış haldeler. “En Tuhaf Maceralar”, eserlerimde yer verdiğim western hikâyeleri, biniciliğe dair imgeler ve su öğesi aracılığıyla dünyanın birbirine uzak iki köşesinde yaşayan ve sosyal normlara kafa tutma cesaretini gösteren kadınların kayda değer cüretkarlığını anlatıyor.

“En Tuhaf Maceralar”, izleyicileri sınırlamalara meydan okumanın dönüştürücü gücü üzerinde düşünmeye davet ederek, tüm kadınların kendi özgün benliklerini tam anlamıyla kucaklayabileceği ve kendi olağanüstü maceralarına atılabileceği bir geleceğin yolunu açıyor.

"En Tuhaf Maceralar"daki önemli temalardan biri, binici ile at arasındaki derin bağdır. Atlar özgürlüğün ve kendini ifade edişin güçlü birer sembolüdür ve özellikle çocukların hayal dünyasında kendilerine bolca yer bulurlar. Bir atın terbiye edilme süreciyle bireylerin her zaman doğal eğilimlerine uymayabilen bir dünyada yollarını bulmaya çalışması arasında pek çok paralellik bulunur. Terbiye edilme süreci bir atın çevrede gezinirken yolunu bulma becerisine yardımcı olur olmasına fakat bu süreç aynı zamanda bütüne uyum sağlamayı ve hatta bazen dış baskılara ve normlara uymak uğruna asıl benliğimizin bazı yönlerini bastırmayı da içerir.

Bir atı terbiye etme eyleminin temelinde ona sevgi ve sadakati öğretme unsuru yatar. Toplumun genellikle kadınlardan çevrelerine karşı sevgi beslemelerini ve toplum içinde kendilerine tahsis edilen "yer"i benimsemelerini beklemesi de bu açıdan at terbiyesi ile benzerlik gösterir. Bu beklenti kadınlara, kadınların yapacakları seçimlere ve onlara verilecek fırsatlara kısıtlamalar getirebilir. Bu sergiyi hazırlarken hedefim, kuralara uygunluk kavramını sorgulamak, bunun bireyler üzerindeki etkisini ve bireylerin yaşadıkları çevreyle olan ilişkilerinin karmaşıklığını eleştirmek ve sergi izleyicilerini de bu incelemeye davet ederek bu dinamikleri birlikte keşfetmektir. Umuyorum ki sergim, kadınlar üzerinde süregelen toplumsal baskılara ve empoze edilen tüm sınırlara rağmen bir bireyin kendi yolunu bulma gayretinin yarattığı zihinsel bölünmenin görünürlük kazanmasına ve bu konunun tartışılmasına vesile olur.

1900'lerin başlarında vahşi batı rodeo sahnesinde kadınların rolleri kayda değer biçimde değişime uğramıştır. Kovboy kızlar, 1920'ler boyunca Wyoming'de halatla öküz yakalama ve rodeo yapma gibi disiplinlerde çok büyük başarılar sergilemekteydiler. Bununla birlikte, halkın duyarlılığı, toplumsal beklentiler ve cinsiyet önyargısını içeren karmaşık bir etkileşim dinamiği, kadınları rodeo yapan kovboy kızlar olmaktan çıkarıp daha feminen birer "rodeo kraliçesi" olmaya doğru yönlendiriyordu. Bazı tarihçiler 1929'da ünlü bir rodeocu kadının trajik bir biçimde ölümünün bu kültürel değişimin katalizörü olduğuna işaret etmekle birlikte; rodeo kurumunun geleneksel cinsiyet normlarını korumaya olan ilgisi, kadın yarışmacılara erkeklerle eşit ücretler verilmemesi ve 1936'da Rodeo Kovboy Derneği'nin kurulmasıyla birlikte kadınların sistematik olarak ana etkinliklerden dışlanması, şüphesiz bu sporda kadınların giderek marjinalize edilmesine yol açan sebeplerdi. Her ne kadar kadınlar sonunda rodeo yarışmalarına yeniden entegre edilmiş olsalar da, dar bir etkinlik yelpazesiyle sınırlı olmak, becerilerini sergileme ve toplumsal cinsiyet stereotiplerine meydan okuma fırsatlarını etkin bir şekilde kısıtlamıştı. Eserlerim aracılığıyla, kadınların rodeo arenasında büyük başarı gösterdikleri erken dönem ile peşinden gelen ve kadınların artık marjinalize edildiği dönem arasındaki farkı, arada oluşan gerilimi araştırıyor ve geleneksel olarak erkek egemen alanlarda kadınlar için devam eden zorluklara ilişkin farkındalığı artırmak için tarihe gömülmüş olan bu karmaşayı sorguluyorum.

"En Tuhaf Maceralar" aynı zamanda yüzme eyleminin kadınların günlük rutininin ayrılmaz bir parçası olduğu vakit nasıl güçlendirici bir etkisi olduğunu da irdeliyor. Özellikle kadınların yüzmek için adeta törensel bir şekilde bir araya geldiği İstanbul Boğazı'na odaklanıyorum. Fiziksel egzersizler yalnızca bedeni güçlendirmez; aynı zamanda buradalık duygusunu ve âna odaklanma kabiliyetini geliştirir ve kişiye manevi bir güç de sağlar. Suya girmiş, su ile bütünleşmiş kadınların varlığı, figür ile doğal dünya arasındaki uyumlu ilişkiyi simgelemektedir. Bununla birlikte, toplumsal normların ve beklentilerin çoğu zaman kadınların kamusal alanlarda dikkatle incelenme veya nesneleştirilme korkusu olmadan rahatça hareket etme özgürlüğünü kısıtladığı gerçeğini de kabul etmemiz gerekir.

Bu sergi aynı zamanda tablo ve çizimlerim aracılığıyla kişisel sanat yolculuğum boyunca yaşadığım maceraları ve bu yolculukta uğradığım durakları gözler önüne seriyor. Çalışmalarım, sanatsal tarzımı etkileyen ve şekillendiren çeşitli sanatsal unsurların bütünleşmesini yansıtan çok çeşitli malzeme, teknik ve bulunmuş nesneleri içeriyor. Sürecin gücüne inanıyorum ve bunu sergi deneyiminin bir parçası haline getirmeyi hedefliyorum. Bulunmuş nesneleri çalışmalarıma dâhil etmek, sanat ile günlük yaşam arasındaki uçurumu kapatmamı sağlayan unsura dönüşüyor. Malzemelerin, tekniklerin ve sanat yolunda attığım adımların bu birlikteliği, izleyicileri sanat alanında her şeyin birbirine bağlı olduğu üzerine, kişisel gelişim üzerine ve hayatlarımızı şekillendiren olağanüstü maceralar üzerine düşünmeye davet ediyor.

Bu serginin genel anlamda kabul görmüş mevcut anlatılara meydan okuyan ve bizi ileriye götürecek olan adil ve kapsayıcı bir geleceğe dair edilecek sohbetlere vesile olmasını ve bu tür sohbetlere ilham vermesini umuyorum.

  • Online Sergi Kataloğu
  • Çevrimiçi Sergi Odası
  • Sanatçı Profil Sayfası

Gabrielle Reeves, "Rodeo 2", 2023, Ebru kağıdı üzerine akrilik mürekkep 31 x 20 cm.

Sergi listesine geri dön